25 Şubat 2015 Çarşamba

Soda-Ayran

  İstisnasız her işletmecide bulunan, masanın üzerinde ve duvara yapışık şekilde konumlandırılmış üç atlısına göz atıyorum. Solda, duruma göre sağda tuzluk, tuzluğun konumuna göre zıt tarafta mevzilenmiş karabiber ve ikisinin ortasında yer alan kürdanlık. Kürdanlıktan bir kürdan alıp; garsondan özellikle bardağın içerisinde bir dilim limon olsun diyerek talep ettiğim sodanın ardında, içerisindeki sıvı soda ile birlikte tüketilmiş olan ve neredeyse posadan ibaret kalmış limon dilimi ile oynamaya başlıyorum. Üzerimde, insanüstü bir direnç ile yıllardır karşı koyduğum yorgunluğuma daha fazla dayanamayarak “pes!” demenin mahcubiyeti; “ Emekli olmaya karar verdim ben” kelimeleri benzer sırayla ağzımdan dökülüyor.
 Karşımda oturan kız arkadaşımın ağzından; o siyaha çalan koyuluktaki kahverengi gözlerini, yem sandığı parlak şeyin hayatını sonunu getirecek bir kanca olduğunu fark etmiş bir balık havasına bürüyerek “emeklik de nereden çıktı şimdi” şeklinde çıkan bir soru duyuyorum.
 “Siz gençler ve sizin gibi genç kalanlar, yorulmak nedir bilmeyen enerjiniz ile hayatın sonuna kadar konuşturabileceğinizi düşünebilirsiniz; ancak ben yorulan bir insanım, benim enerjim çabuk tükeniyor, size, yaşadığınız hayata yetişemiyorum” diye geçiriyorum içimden.
“ Geçen gün evde içecek doğru düzgün bir şey bulamadım” şeklinde başlıyorum tiradıma. Ardında şu kelimeler eşlik ediyor bu başlangıca: “ Kola, gazoz hatta inanabiliyor musun meyve suyu dahi yoktu. Dolabı açtığımda bir kutu ayran gördüm. Musluğun altındaki dolaptan bir şişe soda açtım. Bardağın üçte ikisine ayran koyduktan sonra kalan kısmına musluğun altındaki dolaptan aldığım sodadan ilave ettim, bu işlemleri atom bombası hazırlayan bir fizikçi özeniyle gerçekleştiriyordum.
 Küçükken dedem bu şekilde içerdi ayranı, oranlar o zamandan aklımda kalmış. Bazı şeyleri hatırlayabiliyor olmak güzel şey.  Bana dedemi hatırlatıyordu bu içecek. Dedem yaşlı bir insandı, bu içecek de benim gözümde yaş alma iksiri gibi bir şey dolayısıyla. Benimse mücadele etmem gereken zorluklar var, biliyorsun. Kendimi bu şekilde yaşlı psikolojisine sokamazdım, bu sebeple ki denememiştim bu güne değin bu iksiri. Her neyse ben bu sodalı ayranı sevdim yahu.
 Sonra fark ettim ki ben de yaşlanmaya başlamışım. O an karar verdim emekli olacağım. Emeklilik yaşım gelmiş benim artık. Bu hayat benim gibi birisi için oldukça yorucu olmaya da başladı.”
Kız arkadaşım bana o lanet günü hatırlatarak, “ iyi de senin deden sen çok küçükken ölmemiş miydi, nasıl hatırlayabiliyorsun bunları diye sordu.”

“Haklısın” dedim. Dedem ben 4 yaşımdayken ölmüştü. 4 yaşıma dair pek bir şey hatırlamıyordum zaten, hatırladığımı sandıklarımın çoğu da fotoğraflardan aklımda kalanlardı. Zaten dedem de Alzheimer yüzünden ölmüş. O orospunun evladı hastalık insanların beynini siliyor resmen. Öyle bir raddeye ulaşıyorsun ki yürümeyi unutuyorsun. Genetik bir de pezevengin oğlu. Benim de çok ömrüm yok anlayacağın."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder