İstisnasız her
işletmecide bulunan, masanın üzerinde ve duvara yapışık şekilde
konumlandırılmış üç atlısına göz atıyorum. Solda, duruma göre sağda tuzluk,
tuzluğun konumuna göre zıt tarafta mevzilenmiş karabiber ve ikisinin ortasında
yer alan kürdanlık. Kürdanlıktan bir kürdan alıp; garsondan özellikle bardağın
içerisinde bir dilim limon olsun diyerek talep ettiğim sodanın ardında, içerisindeki
sıvı soda ile birlikte tüketilmiş olan ve neredeyse posadan ibaret kalmış limon
dilimi ile oynamaya başlıyorum. Üzerimde, insanüstü bir direnç ile yıllardır
karşı koyduğum yorgunluğuma daha fazla dayanamayarak “pes!” demenin
mahcubiyeti; “ Emekli olmaya karar verdim ben” kelimeleri benzer sırayla
ağzımdan dökülüyor.
Karşımda oturan kız
arkadaşımın ağzından; o siyaha çalan koyuluktaki kahverengi gözlerini, yem
sandığı parlak şeyin hayatını sonunu getirecek bir kanca olduğunu fark etmiş
bir balık havasına bürüyerek “emeklik de nereden çıktı şimdi” şeklinde çıkan bir
soru duyuyorum.
“Siz gençler ve sizin
gibi genç kalanlar, yorulmak nedir bilmeyen enerjiniz ile hayatın sonuna kadar
konuşturabileceğinizi düşünebilirsiniz; ancak ben yorulan bir insanım, benim enerjim
çabuk tükeniyor, size, yaşadığınız hayata yetişemiyorum” diye geçiriyorum
içimden.
“ Geçen gün evde içecek doğru düzgün bir şey bulamadım”
şeklinde başlıyorum tiradıma. Ardında şu kelimeler eşlik ediyor bu başlangıca:
“ Kola, gazoz hatta inanabiliyor musun meyve suyu dahi yoktu. Dolabı açtığımda
bir kutu ayran gördüm. Musluğun altındaki dolaptan bir şişe soda açtım.
Bardağın üçte ikisine ayran koyduktan sonra kalan kısmına musluğun altındaki
dolaptan aldığım sodadan ilave ettim, bu işlemleri atom bombası hazırlayan bir
fizikçi özeniyle gerçekleştiriyordum.
Küçükken dedem bu
şekilde içerdi ayranı, oranlar o zamandan aklımda kalmış. Bazı şeyleri
hatırlayabiliyor olmak güzel şey. Bana
dedemi hatırlatıyordu bu içecek. Dedem yaşlı bir insandı, bu içecek de benim
gözümde yaş alma iksiri gibi bir şey dolayısıyla. Benimse mücadele etmem
gereken zorluklar var, biliyorsun. Kendimi bu şekilde yaşlı psikolojisine
sokamazdım, bu sebeple ki denememiştim bu güne değin bu iksiri. Her neyse ben
bu sodalı ayranı sevdim yahu.
Sonra fark ettim ki
ben de yaşlanmaya başlamışım. O an karar verdim emekli olacağım. Emeklilik
yaşım gelmiş benim artık. Bu hayat benim gibi birisi için oldukça yorucu olmaya
da başladı.”
Kız arkadaşım bana o lanet günü hatırlatarak, “ iyi de senin
deden sen çok küçükken ölmemiş miydi, nasıl hatırlayabiliyorsun bunları diye
sordu.”
“Haklısın” dedim. Dedem ben 4 yaşımdayken ölmüştü. 4 yaşıma
dair pek bir şey hatırlamıyordum zaten, hatırladığımı sandıklarımın çoğu da fotoğraflardan aklımda kalanlardı. Zaten dedem de Alzheimer yüzünden ölmüş. O orospunun evladı
hastalık insanların beynini siliyor resmen. Öyle bir raddeye ulaşıyorsun ki
yürümeyi unutuyorsun. Genetik bir de pezevengin oğlu. Benim de çok ömrüm yok
anlayacağın."